Boşanma Davası
Boşanma, evlilik birliğini sona erdiren nedenlerden biridir. Eşlerin ikisinin de sağ olması halinde, evlilik birliğini sona erdiren normal hal boşanmadır. Boşanma, eşler sağ iken, Türk Medeni Kanunu’nda öngörülen sebeplerden birine dayanılması ile eşlerden birinin açacağı dava sonucunda evlilik birliğinin hakim kararı ile sona ermesi olarak tanımlanır.
Buna göre boşanma için; eşlerden en az birinin boşanma davası açmış olması, açılan davanın kanunda yazılı sebeplerden birine dayanması ve hakim kararı gereklidir.
Boşanma, evlilik birliğini sona erdiren bir kurum olduğu için ve özellikle eşlerin müşterek çocukları olması halinde velayet ve mal paylaşımı gibi hassas noktaları da içerdiğinden hak kaybı yaşanmaması ve taraf iradelerinin hakimin kararına yansıması için boşanma sürecinin bir avukat ile yürütülmesi gerekmektedir. Bu nedenle süreç takibi için alanında uzman avukat kadromuzdan, profesyonel hukuki dava ve danışmanlık hizmeti almanızı tavsiye ederiz. Konu hakkında bilgi almak için info@www.calinokcuhukuk.com mail adresi veya 0530 239 80 89 numaralı telefon ile iletişime geçebilirsiniz.
Boşanma Davası Nasıl Açılır?
Boşanma davası açılabilmesi için öncelikle geçerli bir evliliğin olması gereklidir.
Hukuken geçerli bir evlilik birliğinin olması halinde boşanma davası anlaşmalı veya çekişmeli olarak açılabilmektedir. Yazımızın ilerleyen bölümlerinde çekişmeli ve anlaşmalı boşanma davası ayrıntılı olarak açıklanacaktır.
Boşanma davası ister anlaşmalı ister çekişmeli olsun, boşanmak isteyen eşin Aile Mahkemesine vereceği bir dilekçe ile açılır. Dilekçe 2 nüsha halinde, eklenmek istenen belgeler ve nüfus cüzdanı fotokopisi eklenerek sunulmalıdır.
Boşanma davası dilekçesinde boşanma sebepleri, ispatları, varsa tanıklar, kişinin elinde var olan bilgi ve belgeler yer almalıdır.
İster anlaşmalı ister çekişmeli olsun, boşanma davasında davacı eş; tarafların müşterek çocukları var ise velayet ve tedbir nafakası, kendisi için yoksulluk ve tedbir nafakası ve maddi manevi tazminat talep edebilir. Davalı eş ise bu taleplerini öninceleme duruşmasına kadar bildirebilir. Yargıtay içtihatları uyarınca davalı eş, öninceleme duruşmasından sonra ancak karşı tarafın rızası dahilinde bu gibi istemlerde bulunabilmektedir.
Boşanma Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Boşanma davasına bakmakla görevli mahkeme Aile Mahkemesi’dir.
Taraflar anlaşmalı boşanma davası açacaklar ise tarafların yerleşim yeri adresleri ne olursa olsun bu dava herhangi bir adliyenin Aile Mahkemesi’nde açılabilmektedir. Ancak çekişmeli boşanma davasında birtakım yetki kuralları bulunmaktadır. Buna göre çekişmeli boşanma davası; davalı tarafın yerleşim yeri Aile Mahkemesi’nde, davacı tarafın yerleşim yeri Aile Mahkemesi’nde veya boşanmak isteyen eşlerin son 6 aydır ikamet ettikleri yerdeki Aile Mahkemesi’nde açılabilmektedir.
Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?
Boşanma davalarının sonuçlanması için kesin bir süre olmasa da, davanın açıldığı Aile Mahkemesi’nin yoğunluğuna bağlı değişiklik göstermekle birlikte, anlaşmalı boşanma davaları genellikle 30-45 gün sürmekte iken çekişmeli boşanma davaları için ise Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen süre 300 gündür.
Boşanma Davasına Tarafların Katılması Zorunlu Mudur?
Boşanma davası anlaşmalı olarak açılmış olsa dahi, tarafların duruşmaya katılması ve boşanmak istediklerini Aile Mahkemesi hakimine bildirmeleri zorunludur.
Çekişmeli boşanma davalarında ise duruşmalara katılma zorunluluğu vekil ile temsil edilip edilmemeye göre değişmektedir. Vekilin olmaması halinde davayı açan eşin yani davacının tüm duruşmalara katılması yasal zorunluluktur. Aksi halde dava işlem kaldırılabilir. Kendisine dava açılan eşin yani davalının katılması ise zorunlu değildir.
Çekişmeli boşanma davasında vekil olması halinde ise, vekil dava sürecini ve tüm duruşmaları başından sonuna kadar takip edeceği için kişinin bizzat duruşmaya katılma zorunluluğu bulunmamaktadır.
Özel ve Genel Boşanma Sebepleri
Boşanma nedenleri Türk Medeni Kanunu’nun 161 ve devamı maddelerinde düzenlenmektedir. Boşanma sebepleri, genel boşanma sebepleri ve özel boşanma sebepleri olarak ayrılmaktadır.
Özel Boşanma Sebepleri
Zina
Zina, TMK madde 161’de düzenlenmiş olup, kusura dayalı, mutlak ve özel bir boşanma nedenidir. Zina, evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin, karşı cinsten eşinden başka bir kişi ile kendi isteği ile kurduğu cinsel ilişkidir. Zinadan bahsedilebilmesi için eşin isteyerek cinsel ilişkide bulunması yani kusurlu olması gerekmektedir. Ayrıca, hukumuza göre zina kabul edilebilmesi için eşin, karşı cinsten bir kişi ile isteyerek cinsel ilişki kurması gerekmektedir.
Eşin, kendi cinsinden bir kişi ile cinsel ilişki kurması halinde TMK madde 161’de yer alan zina sebebi ile değil, TMK madde 163’te yer alan haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayanılarak boşanma söz konusu olabilmektedir.
Buna karşı, cinsel ilişki kurulmaksızın karşı cinsten bir kişi ile flört edilmesi ya da başka türlü yakın ilişkide olması zina değildir. Bu davranışlar ancak zinanın varlığı konusunda fiili karine oluşturabilmektedir.
Zinanın mutlak boşanma nedeni olmasından ötürü, zina tespit edildiği takdirde, hakim boşanmaya karar vermek zorundadır. Hakimin, zina sebebiyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığını araştırma yükümlülüğü yoktur.
TMK madde 161’e göre zina halinde dava açma hakkı olan eş, zinayı öğrenmesinden itibaren 6 ay içerisinde veya her şartta zina eyleminin sonra 5 yıl içinde dava açmalıdır. Aksi halde eşin dava açma hakkı düşmektedir.
Ek olarak, eşin zina sebebiyle dava açma hakkı olsa dahi, affeden tarafın dava açma hakkı yoktur. Bu nedenle, zina sebebine dayalı olarak boşanma davası açılacak ise, davalı olacak eş affedilmeden dava açılmalıdır. Af, eylemden sonra meydana gelebileceği için affeden tarafın dava hakkı olmaması için zina eyleminden sonra affedilmiş olması gerekmektedir.
Hayata Kast, Pek Kötü Muamele veya Onur Kırıcı Davranış
TMK madde 162’de, bir diğer özel boşanma sebebi olarak hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış düzenlenmiştir. Bunlar, mutlak, özel ve kusura dayalı boşanma sebepleridir. Kanun koyucu tarafından 162. Maddede 3 ayrı boşanma sebebi sayılmıştır.
b.a. Hayata Kast
Hayata kast, bir eşin diğerini öldürmeye yönelik niyetinin açıklanmasıdır. Burada önemli olan hayata kast niyetini ciddi olarak ortaya koyan eylemlerdir, kullanılan aracın ölümü sağlayacak nitelikle olup olmadığı önemli değildir.
Hayata kast kural olarak öldürmeye teşebbüs derecesinde kalan fiiller, eşi intihara teşvik veya yardım şeklinde söz konusu olabilir. Ayrıca, eşin ölmemesi için bir eylemde bulunulması gerekirken bu eylemden kaçınma da hayata kast kapsamında bir boşanma sebebidir.
Kanunda “kast” şartı öngörüldüğü için, hayata kast eyleminde bulunan eşin temyiz kudretinin yerinde olması gerekmektedir.
Bu sebebe dayalı olarak boşanma davasının açılabilmesi için eylemin tehdit niteliğinde kalması yeterli değildir. Ancak fiili bir tehdidin var olduğu durumlarda hayata kast sayılıp sayılmayacağı somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmelidir.
Eylem, bizzat eşlerden birine yönelik olarak yapılmalıdır. Eşin yakınlarına yönelik öylemler TMK madde 162’nin kapsamına girmemektedir.
b.b. Pek Kötü Muamele
Pek kötü muamele, eşin vücut bütünlüğüne veya sağlığına yönelik her türlü saldırıdır. Eşlerden birinin diğerini dövmesi veya normal olmayan cinsel ilişkiye zorlaması pek kötü muameleye örnek olarak gösterilebilir. Pek kötü muamele, ağır hakaret ve haysiyete tecavüz gibi durumları da kapsamaktadır.
Pek kötü muameleye dayanarak dava açılabilmesi için, eylemin doğduran davacı eşe yönelik ve kasten yapılmış bir eylem olması gereklidir.
b.c. Onur Kırıcı Davranış
Eşlerden birinin diğerinin onuruna yönelik haksız ve hakaret etmek, küçük düşürmek amacıyla yaptığı saldırı onur kırıcı davranış olarak nitelendirilmektedir.
Onur kırıcı davranışı meydana getiren saldırı sözlü ve yazılı olabileceği gibi yalnızca hareket ile de ortaya çıkabilmektedir.
TMK madde 162’de düzenlenen 3 özel boşanma nedeni için dava hakkı sürelerin geçmesi ve af ile düşmektedir. Bu kapsamda, dava hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde ve her şartta eylemden itibaren 5 yıl içinde dava açması gerekmektedir.
Ek olarak, affeden tarafın dava açma hakkı yoktur. Bu nedenle, hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış sebeplerine dayalı olarak boşanma davası açılacak ise, davalı olacak eş affedilmeden dava açılmalıdır. Af, eylemden sonra meydana gelebileceği için affeden tarafın dava hakkı olmaması için eylemden sonra affedilmiş olması gerekmektedir.
Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme
TMK madde 163’de, bir diğer özel boşanma sebebi olarak suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme düzenlenmiştir. Bunlar, nisbi, özel ve kusura dayalı boşanma sebepleridir
Eşlerden birinin küçük düşürücü bir suç işlemesi veya haysiyetsiz bir hayat sürmesi ve bu nedenlerden ötürü diğer eşin onunla birlikte yaşaması imkansız hale gelir ise, bu eş her zaman boşanma davası açabilmektedir.
c.a. Küçük Düşürücü Suç İşleme
Kanun koyucu tarafından her suç değil, küçük düşürücü suçlar özel boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Bir suçun küçük düşürücü olup olmadığı, eşe verilen cezaya göre değil, toplumdaki anlayışa göre hakim tarafından belirlenecektir. Suçu işleyen eşin, bu suç nedeniyle mahkum olup olmaması boşanma davası açısından önem arz etmemektedir.
Burada önemli olan, küçük düşürücü suçun evlilik birliği içerisinde işlenmiş olmasıdır. Suçun evlenmeden önce işlenmesi halinde bunu bilmeyen eş, şartlarının oluşması durumunda hata veya hileye göre evlenmenin iptali ya da genel boşanma nedeni olan evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayalı olarak boşanma davası açabilmektedir.
c.b. Haysiyetsiz Hayat Sürme
Haysiyetsiz hayat sürme açısından kesin bir tanım yapılamamakla birlikte genellikle, ayyaşlık, kumarbazlık, eşcinsel ilişki kurma gibi durumlarda kabul edilmektedir.
Bir defaya mahsus bir haysiyetsiz davranış, TMK madde 163’te düzenlenen boşanma sebebi için yeterli değildir. Davranışın devamlı olması gerekmektedir.
Haysiyetsiz hayat sürmenin evlenmeden önce de var olması önem arz etmemektedir. Önemli olan evlilik birliği içerisinde de devam etmesidir. Evlenmeden önce var olması ve evlilik birliği içerisinde devam etmemesi halinde, bu durumdan haberdar olmayan eş hata veya hileye dayalı olarak evliliğin iptalini isteyebilmektedir.
TMK 163’te düzenlenen her iki boşanma sebebi için de, diğer eş için birlikte yaşamanın ondan beklenemez hale getirmiş olması gerekmektedir. Eşlerden birinin yalnızca küçük düşürücü suç işlemesi veya haysiyetsiz hayat sürmesi, diğer eş için birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmemiş ise, tek başına boşanma sebebi sayılmaz. Birlikte yaşamanın çekilmez hale gelip gelmediği hakimin takdirindedir.
Ek olarak bu iki boşanma sebebine dayalı olarak dava açılabilmesi için de herhangi bir süre öngörülmemiş, davanın her zaman açılabileceği öngörülmüştür.
Terk
TMK madde 164’te düzenlenen terk, özel, mutlak ve kusura dayalı bir boşanma sebebidir.
Terk kısaca, eşin ortak hayata son vermesidir. Bu kapsamda, aynı konutta oturmaya devam ederek dargın olmak, cinsel ilişki kurmaktan kaçınmak, birlikte zaman geçirmemek gibi durumlar terk kapsamına girmemektedir. Ayrıca, her ortak hayata son vermek de terk sayılmamaktadır. Terkin var olması için kanun koyucu tarafından bazı şartlar öngörülmüştür;
- Eşlerden biri ortak konutu terk etmelidir.
- Terk en az 6 ay sürmelidir.
- Terk eden eşe noter veya hakim tarafından ihtarda bulunulması ancak eşin buna rağmen ortak konuta dönmemesi gereklidir.
Ayrıca, diğer eşi ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de kanunen terk etmiş sayılmaktadır.
Akıl Hastalığı
Kanunda düzenlenen bir diğer özel boşanma sebebi ise akıl hastalığıdır. TMK madde 165’e göre eşlerden birinin akıl hastası olması ve bu nedenle diğer eş için ortak hayat çekilmez hale gelirse, hastalığın kalıcı olduğunun resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi halinde eş, akıl hastalığı sebebine dayalı olarak boşanma davası açabilmektedir.
Akıl hastalığı sebebine dayalı olarak boşanma davası açılabilmesi için 3 şartın varlığı gereklidir;
- Akıl hastalığı evlilik birliği içerisinde var olmalıdır.
- Akıl hastalığının iyileşmeyeceği resmi bir sağlık kurulu raporu ile tespit edilmelidir.
- Akıl hastalığı nedeniyle diğer eş için ortak yaşam çekilmez hale gelmelidir.
Yukarıda sayılan şartların devam etmesi halinde, dava her zaman açılabilmektedir. Bu kapsamda kanunda herhangi bir hak düşürücü süre öngörülmemiştir.
Genel Boşanma Sebepleri
Yukarıda izah edilen özel boşanma sebeplerinden farklı olarak TMK madde 166’da genel boşanma sebepleri düzenlenmiştir. Burada, özel boşanma sebeplerindeki gibi belli bir olguya dayanılmamaktadır. Aksine, genel boşanma sebeplerinde pek çok farklı olay söz konusu olabilmektedir.
Bu kapsamda, önceden belirlenmesi mümkün olmayan bir olay evlilik birliğinin temelden sarsılmasına neden olmuş ise, buna dayalı olarak eşlerden ortak yaşama devam etmesi beklenemez hale gelmiş ise, boşanmanın genel sebebinden söz edilebilmektedir.
TMK madde 166’da 3 tür genel boşanma sebebi düzenlenmiştir. Bunlar; evlilik birliğinin temelden sarsılması, eşlerin boşanma hususunda anlaşmaları ve ortak hayatın kurulamaması ya da fiili ayrılıktır.
Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması
Evlilik birliğinin ortak hayatın sürdürülemeyeceği şekilde temelden sarsılması durumunda eşlerden her biri boşanma davası açabilmektedir.
Burada boşanma sebebinin var olup olmadığını hakim takdir edecektir.
Evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebine dayalı olarak dava açılması kusur şartına bağlı değildir. Her iki eşin de kusurlu olmadığı hallerde dahi dava açılabilir. Bu sebebe dayalı olarak dava açılması halinde kusur, davanın sonucunda etkili olabilmektedir.
Evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayalı olarak dava açılabilmesinin şartları ise;
- Evlilik birliğinin temelden sarsılması,
- En az eşlerden biri için ortak hayat sürdürmenin beklenemeyecek derecede olması,
- Davalı eşin, davacı eşten daha kusurlu olduğu itirazının ileri sürülmemiş veya ileri sürülen itirazın kabul edilmemiş olmasıdır.
Eşlerin Boşanma Hususunda Anlaşmaları
Eşlerin boşanma hususunda anlaşmaları genel ve mutlak bir boşanma sebebidir. Kanun koyucu tarafından eşlerin boşanma hususunda anlaşmış olmaları, evlilik birliğinin temelden sarsıldığına ve ortak hayatın devamının beklenemez haline geldiğine kabul olarak sayıldığından hakim bu durumda boşanmaya karar vermelidir.
Eşlerin boşanma hususunda anlaşmaları, anlaşmalı boşanma olarak kabul edilmektedir. Burada eşlerin iradesine uygun olarak boşanma kararı verilebilmesi için bazı ek şartlar aranmaktadır;
- Evlilik en az 1 yıl sürmüş olmalıdır.
- Eşler mahkemeye birlikte başvurmalı ya da bir eş, diğerinin açtığı boşanma davasını kabul etmelidir.
- Hakim tarafları bizzat dinlemelidir.
- Taraf arasında yapılan anlaşma hakim tarafından uygun bulunmalıdır.
Eşlerin boşanma hususunda anlaşmaları yani anlaşmalı boşanma için, tarafların evliliğin mali sonuçları ve varsa müşterek çocukların durumuna ilişkin bir anlaşma yapmaları gerekmektedir. Bu anlaşma yazılı veya sözlü olarak yapılabilmektedir.
Hakim tarafından tarafların yaptığı anlaşma uygun bulunmaz ise, tarafların ve çocukların menfaati göz önüne alınarak gerekli düzenlemeler yapılabilir. Hakim tarafından uygun bulunan bir anlaşma sağlanamaz ise dava reddedilmektedir.
Ortak Hayatın Kurulamaması ya da Fiili Ayrılık
Ortak hayatın kurulamaması ya da fiili ayrılık sebebi, fiilen sona ermiş bir evliliğin zorla sürmesinin taraflar açısından bir anlam ifade etmemesi nedeniyle düzenlenmiştir. Ancak bu durumda, tarafların ortak hayat kuramıyor olması boşanma için yeterli görülmeyerek, bazı şartlar aranmaktadır. Bu şartlar;
Daha önce herhangi bir sebebe dayalı olarak açılan boşanma davasının reddedilmiş olması,
Boşanma talebinin reddi kararının üzerinden 3 yıl geçmiş ve bu süre zarfında ortak hayatın kurulamamış olması ve
Eşlerden birinin boşanma davası açmış olmasıdır.
Anlaşmalı Boşanma Davası
Anlaşmalı boşanma davası, tarafların boşanma huşunda anlaşmaları sonucunda anlaşmalı boşanma protokolü ile mahkemeye başvurmaları ile açılmaktadır. Anlaşmalı boşanma, her iki eşin de boşanma ve boşanmanın sonuçları hususunda anlaşarak evlilik birliğini sonlandırmak için açtıkları davadır.
Anlaşmalı boşanma davası, en az 1 yıl süren evliliklerde söz konusu olabilmektedir. Eşler ya birlikte başvurur ya da bir eş öbür eşin açtığı boşanma davasını kabul eder.
Anlaşmalı boşanma davasında boşanma kararının verilebilmesi için, hakimin her iki eşi de bizzat dinleyerek özgür iradeleri sonucunda boşanmak istediklerine kanaat getirmesi ve boşanmanın sonuçlarına ilişkin düzenlemeyi hukuka uygun bulması gerekmektedir.
Anlaşmalı boşanma davası açılması için eşler aralarında anlaşmalı boşanma prosedürü hazırlayabilir. Anlaşma boşanma protokolü TMK madde 166/3’e göre düzenlenmelidir. Protokolde, boşanma sonrasındaki mali durum ve tarafların müşterek çocuklarının velayeti hakkında bilgiler yer almalıdır. Ancak taraflar bunlar dışında istedikleri hususları da protokolde düzenleyebilir.
Çekişmeli Boşanma Davası
Çekişmeli boşanma davası, eşlerin boşanma ve boşanmanın sonuçları hakkında fikir birliği sağlayamadığı durumlarda açılan boşanma davasıdır. Taraflardan birinin boşanmak istememesi veya eşlerin müşterek velayetinde olan çocuğun boşanma sonrası velayeti hususunda fikir birliği sağlayamadıkları gibi durumlarda çekişmeli boşanma davası söz konusu olmaktadır.
Çekişmeli boşanma davasında tarafların haklı olup olmamaları, varsa karşı tarafın kusurunun ortaya konulması, tarafların iddialarının ispat edilmesi, delillerin mahkemeye sunulması ve mahkeme tarafından değerlendirilmesi sonucunda karar verilmektedir.
Çekişmeli boşanma davasını açan yani davacı konumunda olan eşin, avukatı bulunmaması halinde duruşmalara bizzat katılması zorunludur. Ancak, çekişmeli boşanma davasında hem davanın takip edilmesi hem de boşanmak isteyen tarafın herhangi bir hak kaybı yaşamaması adına uzman avukat desteği alması önemli bir etkendir.
Kendisine dava açılan, yani davalı konumunda olan eşin ise duruşmalara katılma zorunluluğu bulunmamaktadır. Fakat, duruşmaya katılmadığı takdirde itiraz hakkından vazgeçilmiş sayılacağı için davalı eşin duruşmaya katılması veya kendisini vekil ile temsil ettirmesi önem arz etmektedir.
Çekişmeli Boşanma Davasında Yargılama Usulü
Çekişmeli boşanma davasında yargılama usulü TMK madde 184’te düzenlenmiştir.
İlgili madde uyarınca;
- Hakim, boşanma davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe taraflara yemin öneremez.
- Hakim resen veya taraflardan birinin istemi üzerine taraflara yemin teklif edemez.
- Tarafların konu hakkındaki ikrarı hakimi bağlamaz.
- Hakimin, tüm kanıt ve delilleri serbestçe takdir eder.
- Boşanmanın sonuçlarına ilişkin anlaşmalar hakim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz.
- Hakim, taraflardan birinin talebi halinde, duruşmaların gizli yapılmasına karar verebilir.
Boşanma Davası ve Mal Paylaşımı
Boşanma davası ve mal paylaşımı hususunda 01.01.2002 öncesi ve sonrası dönemin ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.
Kural olarak mal paylaşımı, evlilik birliği içerisinde edinilen malların eşit olarak paylaştırılmasıdır. Ancak 01.01.2002 tarihinden önce yürürlükte olan Medeni Kanun’da mal ayrılığı rejimi kabul edildiği için, 01.01.2002 tarihinden önce satın alınan mallar üzerine kayıtlı olan eşin malı sayılmaktadır. Bu tarihten sonra satın alınan mallar açısından kural olarak yarı yarıya paylaştırılacaktır. Konuya ilişkin istisnai durumlar açısından hukuki destek almanızı önermekteyiz.
Evlenmeden önce alınan mallar açısından ise, 01.01.2002 öncesi ya da sonrası olması fark etmeksizin üzerine kayıtlı kişinin malı olup, evlilikteki mal paylaşımı hesabına katılmamaktadır.
Boşanma davasından sonra mal paylaşımı davası açılması hususunda detaylı bilgi almak için 0530 239 80 89 telefon numarasından ya da info@www.calinokcuhukuk.com adresinden uzman avukat kadromuz ile iletişime geçebilirsiniz.
Boşanma Davasında Velayet
Eşlerin müşterek çocukları olması halinde, evlilik birliği içerisinde eşlerin ortak velayeti söz konusu iken boşanma ile birlikte evlilik sona erdiğinde hakimin çocuğun velayeti hususunda da karar vermesi gerekmektedir.
Boşanma sonucunda velayet, hakim tarafından anne veya babadan birine verilir. Türk hukukunda kural olarak, boşanma sonrası da ortak velayetin devam edeceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
Velayetin kime verileceği hususunda hakimin geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Hakim, imkan varsa anne ve babayı dinler, çocuk vesayet altında ise vasinin düşüncesini alır. Ancak yine de hakim bunlarla bağlı değildir. Hakim yalnızca çocuğun menfaatleri ile bağlıdır. Bu hususta anne ve babanın anlaşması çocuğun menfaatlerine aykırı ise hakim bu anlaşma ile de bağlı değildir.
Velayetin verilmesinde, çocuğun kimin yanında olursa daha iyi yetişeceği en önemli husustur. Bu nedenle eşlerin mali durumları ya da boşanmadaki kusurları büyük önem teşkil etmez.
Boşanma Davası Dilekçe Örneği
………. AİLE MAHKEMESİNE
DOSYA NO: …… E.
DAVACI : XXXXXXX
VEKİLİ : XXXXXXX
DAVALI : XXXXXXX
KONU : Evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle boşanma talebimizden ibarettir.
AÇIKLAMALAR
Müvekkil ile davalı eşi 01.01.2010 tarihinde evlenmiş olup bu evlilikten 01.01.2011 doğum tarihli XXXX ve 01.01.2012 doğum tarihli XXXX olmak üzere 2 adet müşterek çocukları bulunmaktadır.
…….
Müvekkil ve davalı eşi arasında zamanla ortaya çıkan fikir ayrılıkları nedeniyle evlilik birliğini sürdürmek Müvekkil açısından katlanılamaz hale gelmiştir.
…….
Bu nedenle, tarafların boşanmalarına, müşterek her iki çocuğun velayetinin Müvekkile verilmesine, Müvekkil için aylık 500 TL tedbir nafakasına hükmedilmesine ve Müvekkil ve davalı eşinin müşterek çocukları için aylık 500 TL tedbir nafakasına hükmedilmesine karar verilmesini talep zaruretimiz doğmuştur.
HUKUKİ SEBEPLER : TMK, HMK ve sair her türlü mevzuat.
DELİLLER :
Nüfus kayıtları
Tanık beyanları
Ve sair her türlü yasal delil.
NETİCE VE TALEP : İzah edilen ve Sayın Mahkemeniz tarafından resen dikkate alınacak nedenler, tarafların boşanmasına karar verilmesini, müşterek 2 çocuğun velayetinin Müvekkile verilmesini, Müvekkil için aylık 500 TL ve müşterek çocuklar için aylık 500 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa bırakılmasını vekaleten talep ederiz.
DAVACI VEKİLİ
XXXXXXX
İşbu dilekçe örnek olarak hazırlanmış olup, süreçlerin olayın somut özelliklerine göre yürütülmesi gerektiğinden, hak kaybının yaşanmaması adına uzman avukat kadromuzdan dava ve danışmanlık hizmet almanızı tavsiye ederiz.